28 Ekim 2025, Salı
18:53

Omerta'dan Pandora'ya: Türk futbolunda sessizliğin sonu mu?

Omerta'dan Pandora'ya: Türk futbolunda sessizliğin sonu mu?

Fanatik Gazetesi yazarlarından Ömer Gürsoy, yıllar önce kaleme aldığı “Omerta Pandora” yazısındaki uyarılarını hatırlatarak Türk futbolunun derin sessizliğini yeniden gündeme taşıdı. Gürsoy, TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun “152 hakem bahis oynadı” açıklamasını bir dönüm noktası olarak değerlendiriyor ve yıllardır süregelen suskunluk kültürünün artık çökmeye başladığını vurguluyor.

ANKARA-BHA

Fanatik Gazetesi yazarlarından Ömer Gürsoy'un köşe yazısı şu şekilde:

Omerta, yani suskunluk yemini…

Pandora, yani kapağı açıldığında kötülükleri dışarı saçan kutu…

O yazıda, futbolun içinde yıllardır görmezden gelinen karanlık alanlara dikkat çekmiştim: şike söylentileri, menajer–yönetici ilişkilerindeki şaibeler, vergisiz kazançlar, transfer oyunları ve sessizlikle örtülen etik yitimleri…

Aslında o gün söylediğimiz şey şuydu:

“Bu sistem konuşmazsa, bir gün kendi suskunluğunun altında kalacak.”

Aradan on üç yıl geçti.

Bugün, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun açıklamasıyla yeniden o kavramlara dönüyoruz.

TFF Başkanı, profesyonel liglerde görev yapan 571 hakemden 152’sinin bahis oynadığını açıkladı.

Bu cümle, sadece bir istatistik değil; Pandora’nın kutusundan yeni bir kötülüğün sızdığını haber veriyor.

Futbolun adalet duygusunu temsil etmesi gereken bir grubun, adaletin karşısındaki en tehlikeli bağımlılıkla ilişkilendirilmesi, sistemin derinlerine sinmiş bir “ahlaki erozyon”u ifşa ediyor.

Bir hakem yalnızca düdük çalmaz, güven çalar

Hakem, oyunun merkezinde yer alan adalet sembolüdür.

Bir maçta düdük sesi sadece faulü değil, adaletin varlığını da tesciller.

Eğer o sesin ardında şüphe varsa, futbol artık bir “oyun” olmaktan çıkar, bir “manipülasyon alanı”na dönüşür.

Hacıosmanoğlu’nun açıklaması bu bakımdan sadece bir disiplin vakası değil; futbolun moral altyapısına yönelmiş bir aynadır.

Pandora’nın kutusu yeniden açılıyor

Bugün konuşulan “hakem-bahis” ilişkisi, aslında buzdağının görünen kısmı.

Çünkü sistematik sessizlik, genellikle sadece sonuçları görünür kılar.

Sebep ise derindedir: güç, çıkar, korku ve bağımlılık üçgeninde sıkışan bir ekosistem.

Futbolun içindeki menajer–kulüp–hakem–medya zinciri, zamanla öylesine iç içe geçmiştir ki, kim kimi kontrol eder sorusu bile anlamını yitirir.

İşte “omerta” dediğimiz o görünmez bağ tam da burada devreye girer.

Herkes bilir ama kimse konuşmaz.

Çünkü susmak, bir süreliğine konfor sağlar; konuşmak ise bedel ister.

Ama artık görünen o ki, Pandora’nın kutusu yeniden açıldı.

Ve bu kez içinden çıkan sadece kötülük değil; belki de gecikmiş bir yüzleşme fırsatı.

Sessizliğin bedeli, güvenin yitimi

Türk futbolu yıllardır sonuçlara, skor tabelalarına, hakem hatalarına kilitlenmiş durumda.

Oysa mesele sadece kötü yönetilen bir maç değil, kötü yönetilen bir sistem.

Bir futbol kültürü düşünün:

Oyuncu sahada, taraftar tribünde, yönetici locada, hakem düdükte ama herkesin gözünün önünde görünmez bir el dolaşıyor.

İşte o görünmez el, sessizliğin bedelidir.

Bir ülkenin futbolu, aslında o ülkenin ahlak pusulasının da aynasıdır.

Ve o pusula şaşmışsa, maç sadece sahada değil, toplumun vicdanında da kaybedilir.

Omerta biterse Pandora’dan umut çıkar

Mitolojide Pandora’nın kutusunun dibinde “elpis”, yani umut kalır.

Bugün eğer bu açıklama gerçekten bir milat olacaksa, kutudan bu kez umut çıkabilir.

Çünkü Türk futbolu artık yeni bir samimiyet testinden geçiyor:

Bahis oynayan hakem değil, bu gerçeği saklayan düzen sorgulanmalı.

Sorun kişisel değil, yapısal.

Ve yapısal sorunların tek ilacı cesarettir.

Sonuç: Gerçek reformun kapısı

Futbol, bir ülkenin sadece oyunu değil, aynasıdır.

Yıllar önce “Omerta Pandora”yı yazarken, belki de bugünün bu yüzleşmesine işaret etmiştim:

Suskunlukla örtülen her şey, gün gelir kendi ağırlığı altında çatlar.

Bugün o çatlak büyüyor.

Eğer bu kez o çatlağın içinden cesaret, şeffaflık ve adalet çıkarsa; Pandora’nın kutusu lanet değil, yeniden doğuşun simgesi olur.

Ve belki o zaman, Türk futbolu ilk kez gerçekten temiz bir sayfa açabilir.

Benzer Haberler